
BİTKİSEL/HAYVANSAL ÜRETİM (GIDA) VE SU GÜVENLİĞİNİ NASIL SAĞLAYACAĞIZ?
Halkın gıda sistemini kurmak halkın gıda egemenliğini oluşturmak birincil vazifemiz.
Bunun için gıdayı meta olmaktan çıkarmak,
Kendi tarım sistemlerimizi belirlemek, kendi kültürümüze uygun gıdayı üretme ve tüketme hakkımızı kullanmak zorundayız.
Bunun için Tarım ve gıda politikalarımızın acilen yenilenmesi gerekiyor.
Yerel tohumlarımıza sahip çıkmak, tohumların patentlenmesine, GDO’lu tohumlara ve ürünlere karşı mücadele etmek zorundayız.
Küresel İklim Krizi ve sonuçlarına dair gerçekçi çözümleri oluşturmak zorundayız.
Daha az su, enerji kullanımı gerektiren ve dünyayı soğutacak bir üretim sistemi olan geleneksel köylü tarımına sahip çıkmak zorundayız.
Tüm canlıların gıdaya ve suya erişim hakkını savunmak, suların ve su kaynaklarının özelleştirilmesine karşı mücadele etmek zorundayız.
Gıda krizi yaşamamak, açlıkla karşı karşıya kalmamak istiyorsak ülkemizde hızla bir gıda egemenliği hareketi yaratmak zorundayız.
Bu nedenle sizlere bir mektup göndererek bu buluşmayı talep ettik.
Aşağıda ki metinde 100 başlıkta çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
Muharrem İNCE
Memleket Partisi Genel Başkanı
BİTKİSEL ÜRETİM
1. Tarım politikamızı, milli, siyaset üstü bir anlayışla uygulamalıyız.
2. Devleti yeniden piyasa düzenleyici bir duruma getirmeliyiz. Çok uluslu şirketleri değil, kendi üretici ve tüketicimizin menfaatini düşünmeli, arz talep dengesinde planlama yapmalıyız.
3. Tarımı stratejik ve öncelikli sektör olarak görüyoruz; TARIM, TARIMA DAYALI SANAYİ, TARIM TURİZM’ini desteklemeliyiz.
4. En önemli politikamız “kendi kendimize yeterlilik” olmalıdır.
5. İthalat kesinlikle çözüm değildir!!! Üreticiyi ithalat sopası ile terbiye etmeye kalkmamalı, çeşitli nedenlerle ekilemeyen tarlaların ekilmesini sağlayarak, buğday, arpa ve ayçiçeği ithalatını önlemeliyiz.
6. Bitkisel ve hayvansal üretimde bütüncül politikalar uygulamalıyız.
7. Anayasanın 166. maddesi gereği tarım sektöründe planlı kalkınmayı gündeme getirip, arazi kullanımı, tarımsal üretim, sulama ve eğitim-istihdam-yatırım planlamasını ivedilikle yaşama geçirmeliyiz.
8. Devlet Planlama Teşkilatını yeniden aktif hale getirmeliyiz.
9. Tarımda, gelişmiş ülkelerdeki gibi, en az 5 yıllık üretim planlaması yapmalıyız.
10. Hazineye ait arazileri tarımsal üretim için, özellikle genç ve kadın üretici sektörün paylaşımına açmalıyız.
11. Tarım kanundaki “GSMH'nın en az %1'i çiftçiye destek olarak verilir” ifadesinde, üreticiye verilmesi gerektiği halde verilmeyen destek bütçesini tam olarak çiftçiye kullandırmalıyız.
12. Geçimlik tarım üretimi yapan küçük aile çiftçilerinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan ve ödenemez hale gelen faiz borçlarını silip, ana borcu 5 yıllık bir ödeme planına bağlamalı, kırsal kalkınma ve gıda güvenliğinin teminatı olan bu aileleri sosyal politikalarla desteklemeliyiz.
13. Stratejik ürünlerde ürün taban fiyatlarını, üretici ekmeden, tohum toprakla buluşmadan önce, çiftçinin kendi havzasında “ne ekerse, ne kadar kazanacağını bileceği”, dünya fiyatlarıyla uyumlu, zarar etmeyeceği bir fiyatla açıklamalıyız. Böylece hem üretim, hem de verim artışı sağlanacaktır.
14. Üreticilerin ithalata bağımlı olan girdileri, mazot, gübre, tohum, fide, fidan, ilaç ve ayrıca tarla kirası, işçilik ve işletme giderlerinden vergi almamalıyız.
14. a)Tarımsal üretimde kullanılan mazotta KDV ve ÖTV’yi kaldırıp, litrede 10TL’sini devlet tarafından desteklenmesini sağlamalıyız.
14. b)Tarımsal üretimde güneş enerjisi, biyogaz gibi yenilenebilir enerji kullanımını teşvik etmeliyiz.
14. c)Çiftçilerin kullandığı enerji bedellerinin aylık değil, mahsulden mahsule yılda iki defa fatura edilerek ödenmesi sağlamalıyız.
14. ç)Tarımsal üretimde kullanılan su ve elektrikte tüm vergiler, elektrikte çiftçi üzerinde büyük yük oluşturan fon ve belediye katkılarını kaldırmalıyız.
14. d)Stratejik ürünlerde, üreticinin ekeceği tohum ve atacağı gübreyi hibe olarak (ayni destek olarak) vermeliyiz.
14. e)Çiftçilerin dışa ödenen dövizlerden daha az maliyetli olan sigorta primlerinin devlet tarafından üstlenilmesini sağlamalıyız.
15. Piyasayı üretici lehine düzenleyen özerk yapıya, Fiskobirlik’i dünyanın en büyük fındık ihracatçısı ve çikolata üretiminin dünya markasına dönüştürmeliyiz.
16. Şeker ve Şeker pancarını stratejik ürün olarak kabul edip, şeker fabrikalarını özelleştirmek yerine alt yapısını devlet eliyle iyileştirmeli, Pancar Üretici Kooperatiflerini fabrikalara ortak ve yönetime dâhil edip, üretimi artırmalı, gıda fazlası şekeri, akaryakıtla harmanlayıp biyoetanole dönüştürmeliyiz.
17. Nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretimini sınırlandırıp, yerli pancar şekerini desteklemeli, NBŞ kaçakçılığını ağır şekilde cezalandırmalıyız.
18. Tütün üreticilerini kooperatif çatısı altında örgütleyip, tütün ithal eden Türkiye’yi yeniden ihraç eder hale getirip, teknik ve yapısal sorunları çözmeliyiz.
19. Çay üretimi ve üretici sorunlarını mevzuatla, üretici lehine çözmeliyiz.
20. Zeytinliklerin imara açılması, yabancılara kiralanmasına ve yönetmelik değişikliği yapılarak maden sahaları için feda edilmesini önlemeliyiz. Zeytin üretim, işleme, paket ve pazarlama aşamalarındaki alt yapı sorunlarını giderip, dünya pazarlarında marka değeri oluşturup, rekabet gücünü artırmalıyız.
21. GDO’suz Türk pamuğu ve tekstilinin tanınmasını sağlamalı, uygun bölgelerimizde, su ihtiyacını dikkate alarak, üretimin yeniden canlandırılması için projeler geliştirmeli, pamuk, lif veya iplik ithalatı yerine, yerli üretime dayalı olarak tekstil sanayimizi geliştirmeliyiz.
22. Pamuk destekleme primini, maliyet ve dünya fiyatına göre güncellemeliyiz.
23. Ayçiçeği, mısır ve soya başta olmak üzere, yağlı tohumlu bitkilerin üretimine yönelik orta ve uzun vadeli politikayla üreticileri desteklemeli, ithalat bağımlılığını sona erdirilmeliyiz.
24. İş garantili olarak, “Tarım Meslek Okulları”nı yeniden açmalıyız.
25. Tarımla ilgili bölümlerden mezun olan gençlerimizi kırsalda üretim yapmaları koşuluyla hazine arazisi kiralama, ilk girişim sermayesi ve düşük faizli kredi gibi teşvik ve desteklerden öncelikli olarak faydalandırarak kırsal ve tarım nüfusunu gençleştirmeliyiz.
26. Büyük kentlerin beslenmesi için, kent çeperlerinde küçük aile işletmelerini destekleyip, komşu illerden gelen tarım ürünü taşıma maliyetini düşürmeli, kayıpları önlemek için soğuk zincir altyapısını geliştirmeliyiz.
27. Kırsaldaki üretim ve yaşam biçimlerini, tabiat ve kültür varlıklarını koruyup, geleneksel zanaat ve el sanatları, agro-turizm, coğrafi işaretli ürünler, bağcılık, arıcılık, balıkçılığın üretim ve saklama bilgisini gelecek kuşaklara taşımalı, girişimleri kapsamlı olarak desteklemeliyiz.
28. Tarım arazisi vasfı taşıyan vatan toprağı ranta kurban edilemez! Tarım topraklarının ve meraların amaç dışı kullanılmasına asla izin verilemez.
29. Coğrafi işaretli ürünlerin gelişimi, kontrolü ve sürdürülebilirliği için “Coğrafi İşaretli Ürünler Enstütüsü” kurmalı, coğrafi işaretli tarımsal ürünlerin yetiştiriciliğine ilave destek verilmeli, ürünleri uluslararası fuarlarda tanıtmalıyız.
30. İyi tarım ve organik tarımı desteklemeli, organik yaş meyve ve sebze yanında kurutulmuş, derin dondurulmuş, meyve suyu, konserve ve benzeri işlenmiş ürünlerde, dış pazarlama için destek vermeliyiz.
31. Yüksek katma değerli tıbbi ve aromatik bitkiler ve onlardan elde edilen ürünlerde üretim, pazarlama ve markalaşma faaliyetlerini desteklemeliyiz.
32. Gıda güvenliği açısından, tarım ürünlerini tarladan sofraya gelene kadar her aşamada en etkili bir şekilde izlemeli ve denetlemeliyiz.
33. Kara, hava ve denizyoluyla yapılacak tarım ürünleri ihracatında, birim başına kargo taşıma ücretinde indirim veya taşıma ücretlerinin belirli bir miktarının kamu tarafından desteklenmesini sağlamalıyız. Yurt içi tüketime sunulan tarım ürünü sevkiyatında, köprü, otoyol ve tünel geçiş ücretlerini almamalıyız.
34. İhracat yaptığımız ülkelerle aramızda “Tarım Ataşesi” atayarak, ülkeler arasındaki ihracat ve ülke içinde arz talep dengesini hesaplamalıyız.
35. “İklim Değişikliği ve Kuraklık Eylem Planı”nı vakit kaybetmeden uygulamaya koymalı, başta kuraklığa dayanıklı tohum geliştirilmesi olmak üzere, bu alandaki yenilikçi araştırmaları desteklemeliyiz.
36. Mevcut “Biyogüvenlik Yasası ve Kurulunu” çağımız, bilim, teknolojik gelişmeler ve ülke menfaatleri doğrultusunda yeniden düzenlemeliyiz.
SERA ÜRETİMİ
37. En fazla gider kalemi olan yakıt, yani ısıtma maliyetidir ve çiftçiye destek sağlanması gerekiyor. Üreticinin kullandığı yakıt, enerji bedelinin bir kısmı üreticiye iade edilerek üretimin devamlılığını sağlamalıyız.
38. Serada bitki yetiştirilmesine daha az uygun, fakat büyük tüketim merkezlerine yakın olan yerlerde, yani metropol çeperlerinde, seranın ısıtılması için harcama artarken, taşıma lojistik masrafları azalır. Bunu göz önünde bulundurulup, uygun tarım dışı olan alanlarda sera üretimini teşvik etmeliyiz.
39. Ülkemizin jeotermal enerji potansiyeli Avrupa’da 1’inci, dünyada 7’nci sıradadır. Isıtma giderlerinin azaltılması için, doğada bulunan sıcak/kaynar su ve buhar gibi jeotermal kaynakların serada kullanılmasını sağlamalıyız.
40. Seracılıkta ısıtma ve soğutma için jeotermal gibi ucuz ve sürekli bir enerjiniz varsa, karasal iklime sahip bölgeler kıyı bölgelerimizden çok daha başarılı sonuçlar alınabilmektedir. İç bölgelerimizde gece sıcaklıklarının yaz aylarında bitkiler için uygun olan 19°C’nin altında seyretmesi nedeniyle soğutmak için ayrıca enerjiye gerek yoktur ve üretim daha kaliteli olarak tüm yıla yayılabilmektedir. Bu avantaj sayesinde ürün miktarı kıyı bölgelere oranla, iç bölgelerde iki katına çıkabilmektedir. Biz parti olarak uygun iç bölgelerde tarım arazilerine zarar vermeyen alanlarda bu tip üretimleri desteklemeliyiz.
41. Tıbbi ve aromatik bitkiler ve tamamen su kültüründe üretilecek marul, kıvırcık, maydanoz, dereotu gibi yeşil bitkilerin hijyenik koşullarda, metropol yakınlarında üretileceği seracılığı geliştirip, taşıma maliyeti, bu sayede karbon salınımının da azaltılmasını sağlamalıyız.
42. Üretim alanlarının toplulaştırılması: Küçük ve dağınık olan alanları bir araya getirecek bir Sera Toplulaştırması yapmalıyız.
43. Uzman Ziraat Mühendislerinin görev yaptığı modern- tam otomasyonlu-akıllı sera alanlarının kurulması sektörün verimliliğini ve izlenebilirliğini artırıp, devlet teşviki vermeliyiz.
HAYVANSAL ÜRETİM
44. Hedefimizi ülkenin kaba ve kesif yem açığını kapatmak üzerine kurgulamalıyız. İthal yeme dayalı bir hayvancılık sürdürülemez.
45. Biz biliyoruz ki, süt ve et meselesinin çözümü, ot meselesinin iyi yönetilmesi ile mümkündür. Bu yüzden, kaba yem ve kesif yem (fabrika yemi) sorununu çözmek için, bitkisel üretim planlaması yapmalıyız.
46. Yem bitkileri ekim alanlarını gelişmiş ülkelerdeki gibi arttırmalıyız. (Bu ülkelerde toplam ekim alanları içindeki yem bitkileri oranı %35, bizde %13).
47. Münavebe (dönüşümlü bitki ekimi/ekim nöbeti) uygulaması zorunlu hale getirilip takip sistemi oluşturmalı, nadasa izin vermemeliyiz. Fiğ, yem bezelyesi, tritikale gibi yem bitkilerinin ekim alanlarını arttırmalıyız.
48. Mera hayvancılığını daha çok desteklemeli, mera alanlarını korumalı, ıslah, ot verimini artırma, gübreleme, merada su hasadı, otlatmanın düzgün yönetilmesi için gerekli önlemler, eğitimler verilmesini sağlamalıyız.
49. Ülkemizdeki meraların ot verimine uygun hayvancılık planlamalıyız. Orta Anadolu gibi mera varlığı çok, ama ot varlığı az olan bölgelerde küçükbaş; çalılık ve makiliklerde keçi, Doğu Anadolu gibi ot miktarı çok olan meralara ise uygun ırktaki büyükbaş hayvanları teşvik etmeliyiz.
50. Meraların amaç dışı kullanılmasını önlemeli, sürdürülebilir bir mera ıslahı yapmalı, verimi artırmalı, hayvanların ota götürüldüğü, otun hayvana getirildiği maliyetli lokanta usulü bir hayvan beslemesi yaptırmamalıyız.
51. Hayvancılık için planlanan bölgelerde, kesimhane, soğutucu kombinalar, süt saklama ve işleme tankları, deri sanayi gibi gerekli alt yapıların devlet tarafından yatırımının yapılmasını sağlamalıyız.
52. Ülkemizin kırmızı et tüketiminin %85’i büyükbaş, %15’i küçükbaş hayvan kaynağından karşılanmaktadır. Teşviklerle küçükbaş hayvan oranını %30’a çıkarılmalı; küçükbaş hayvan varlığımız arttırılmalıyız. Nüfusumuz kadar küçükbaş hayvan varlığına sahip olmamız, gıda güvenliğimiz açısından çok önemlidir. Gerçek kişilere gerçek teşvikler yapmalıyız.
53. Bitkisel üretim artırılırsa sadece bitkisel yağ, ekmek üretimindeki sorunlar değil, yem sorunu da çözülür. Örnek bütüncül politikalarımız:
- Ayçiçeği üretimini artırıp, çekirdeği ülke içinde kırıp ham yağ, çekirdeğin kabuk posasından küspe;
- Buğday üretimini artırıp saman; buğdayı un olarak ihraç etmek için değirmende, fabrikada un yaparken kepek;
- Şeker pancarı üretimini artırıp, işlerken melas;
- Pamuk üretimini arttırıp, lif elde ettikten sonra kalan tohumundan yağ ve küspesinden yem;
- Arpa ve mısır üretimini artırıp doğrudan yem üretimini teşvik etmeliyiz.
54. Nadasa bırakılan 3.5 milyon ha alanda yem bitkileri ekilmesini sağlamalıyız.
33. Bütünşehir yasasında hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerle ilgili mevzuattaki yetki ve kapsam karışıklığını giderip ve köylere ait meraları derhal üreticiyle buluşturmalıyız.
55. Üretim maliyetlerini doğru bir şekilde ortaya koyup, çiğ süt fiyatı üzerinde bir fiyat baskısı oluşturmadan, dünyadaki gibi, üreticinin 1kg süt ile 1.5kg yem alabileceği bir süt/yem paritesi ile ürünleri fiyatlandırarak süt hayvancılığı yapılmasını sağlamalıyız. Çiğ süt fiyatı doğru bir şekilde yönetilirse, bu kırmızı et (besi) hayvancılığının doğru yönetilmesini de sağlayacaktır.
56. Küçük aile işletmelerine daha fazla destek vermeliyiz. Onlar, ülke hayvancılığının sigortasıdır. Ülkemizin coğrafik yapısı, iklim koşulları ve ot yapısına uygun olan küçükbaş hayvancılıktır. Bunun desteklenmesi için başta çobanlar olmak üzere üreticilerin sigortalanmasını sağlayacak, en az 50 küçükbaş anaç hayvan veya 10 büyükbaş sağmal ineği olan, kırsaldaki erkek ya da kadın çobanları acilen bir sosyal güvenceye kavuşturmalıyız.
57. Kırsaldan göçün önlenmesinde, tarımda çalışan ve kırsalda kalmaya devam eden başta üretici kadınlarımız olmak üzere sigortalanmasını ve primlerinin devlet tarafından ödenmesini sağlamalıyız.
58. Buzağı, kuzu, oğlak ve civciv ölümlerini önlemek/azaltmak için, tıpkı kendi çocuklarımızın aşıları gibi, yavru aşılarını da devlet eliyle ücretsiz yapmalı, eğitimler düzenlemeliyiz.
59. Tarım ürünlerinin tarımsal mamul hale getirilme aşamasına kadar, özellikle üretimin yapıldığı yerde, en azından ilçe temelli olarak, kooperatif kurulması, üretimden, paketlemeye, piyasaya sunumuna kadar olan aşamaların kooperatifler eliyle yapılması için alt yapı ve desteği sağlamalıyız
60. Kanatlı yetiştiriciliğinde yumurta/yem ve tavuk eti/yem paritelerini dünya standartlarında olacak şekilde fiyatlandırılmasını sağlamalı ve yeni kümes yatırımlarında arz/talep ve ihracat dengesi gözetilerek planlama yapmalıyız.
61. Ankara Keçisi yetiştiriciliği ve kaliteli Tiftik üretimini desteklemeli, tiftiğin işlenerek ürünlere dönüştürmeli ve marka ürünler oluşturmalıyız.
62. Arıcılıkta damızlık ihtiyacını karşılayıp, sorunların çözümünü sağlayıp, ürün çeşitliliğini artırmalı ve arıcıları ve arıcılığı desteklemeliyiz.
63. İpek sanayinde kaliteli ve yüksek verimli materyal temin edip, ipekböceği yetiştiriciliğinde, gelenekseli hafızada koruyarak, modern üretime geçmeliyiz.
64. Su ürünleri üretim ve ihracatını artırmalı, açık deniz balıkçılığı ve dondurulmuş ürünleri teşvik etmeli, su ürünleri sektöründe sürdürülebilir avcılığı sağlayan, tatlı su balıkçılığını destekleyen tedbirler almalıyız.
65. Tüm hayvancılık alanlarında kendi ırklarımızı koruyup geliştirecek ve ıslah edilmesini sağlamalıyız.
SU GÜVENLİĞİ
66. Türkiye’de, tarım alanlarına sulama altyapı inşası öncesinde arazi toplulaştırması uygulandığı takdirde kamulaştırma, inşaat ve işletme harcamalarında yaklaşık %40 tasarruf sağlanabileceği, sulama oranının %90; sulama randımanının %85 gibi yüksek düzeylere ulaşacağı hesaplanmıştır. Arazi toplulaştırmasına uygun arazi, kuru koşullarda 6.25 milyon ha, sulu koşullarda 7.75 milyon ha olmak üzere toplam 14 milyon ha’dır. Toplam 5.0 milyon ha alanda arazi toplulaştırması çalışmaları tamamlanmış olup, kalan 9.0 milyon ha alanın 5.87 milyon ha’ı sulanabilir arazidir. Öncelikli olarak sulanabilir arazilerde arazi toplulaştırmasındaki hedefimizi gerçekleştirmeliyiz.
67. Tüm baraj inşaatlarının, Güneydoğu Anadolu (GAP), Konya Ovası (KOP), Doğu Anadolu (DAP) ve Doğu Karadeniz (DOKAP) projeleri kapsamında, sulama altyapı yatırımlarının, arazi içi sulamalarının bir an önce tamamlanmasını sağlamalıyız. Böylece, tarımsal sulama suyu verimli kullanılacak ve sulanan alanlar arttırılacaktır.
68. Tarımda suyun verimli kullanılmasına yönelik su tasarrufu sağlayan damlama sulama gibi modern sulama sistemlerini yaygınlaştırmalıyız.
69. Bu sulamaya açılan ve verimli kullanılan alanlar sayesinde, hem insan hem hayvan beslenmesinde kullanılan buğday, mısır, soya yanında şekerpancarı, ayçiçeği, pamuk küspeleri, yonca, arpa gibi stratejik bitkilerin üretim alanlarını arttırmış olacağız.
70. Sulama hizmetlerinin sürekliliğini olumlu yönde geliştirmek için şebekelerin yönetimini, politik ortamdan ayırıp, bağımsız organizasyonlara vermek ve bu amaçla çiftçileri bu organizasyonlara asıl katılımcılar olarak dahil etmek zorunludur. Daha açık deyimle şebekelerin işletilmesini doğrudan üreticilere bırakmalıyız.
71. Ülkemizde sulama şebekelerinde genellikle geleneksel açık kanal ve kanalet sistemleri yaygındır. Türkiye’de ortalama sulama randımanı düşük (%37) olarak bildirmektedir. Halen sulanan alanların %37’sinde klasik kanal, %41’inde kanalet, %22’sinde borulu şebekeler bulunmaktadır. Randımanı yükseltmek ve su tasarrufu sağlamak için su iletiminde dünyanın kullandığı basınçlı kapalı boru sistemlerini yaygınlaştırmalıyız.
72. Gri suyu geri kazanma ve uygun olanlarını tarımsal sulamada kullanma projelerini yaygınlaştırmalıyız.
73. “Su hasadı” yapılarak, yağmur sularının uygun yerleşim yerlerinde ve tarımda değerlendirilmesinin zorunlu tutmalıyız.
74. Su yasası bir an önce TBMM’den geçmelidir. Havza ölçeğinde ulusal su planında önerildiği gibi, havza yönetim heyetlerinin kurumsal yapısı güçlendirilerek, güçlü ve etkin bir su yönetimi oluşturulmalıdır. Böyle olursa taşkından ve kuraklıktan korursunuz. Acilen su yasasının çıkarılmasını sağlamalıyız.
75. Ülkemizde kapsamlı Bitkisel / Hayvansal Üretim ve Su Envanteri oluşturacak şekilde TARIM SAYIMI yapılmalı, üretimin her aşamasında dijital teknolojiden yararlanılmalıdır.
ORMANCILIK
76. Küresel iklim değişikliği nedeniyle beliren kuraklık tehdidine karşı yeşil alanları korumak ve genişletmek, ekolojik sistemleri bozmamalı, mavi-yeşil politikalar uygulamalı, orman sahalarının daralmasına izin vermemeliyiz.
77. Sürdürülebilir orman yönetimiyle ormanların ekonomiye katkısını artırıp, “Ulusal Orman Envanteri” çalışması yapmalı, yangın ve erozyon açısından risk durumunu belirleyip, buna göre öncelikli bölgelerde erozyon ve yangını önlemek için rehabilitasyon programı geliştirmeliyiz.
78. Ormanlar ve ekosistem üzerindeki her türlü faaliyete yönelik izinlere, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek odalarının da yer alacağı bağımsız üstün kamu yararı tespit komisyonları ile karar vermeliyiz.
79. Orman yangınlarıyla mücadelede önleyici, erken uyarı sistemleri kurmalı, müdahale kapasitesini güçlendirmeli, toprak muhafaza amaçlı ağaçlandırmalıyız.
80. Yangınla havadan mücadelede gerekli olan hava araçları konusu kalıcı çözüme kavuşturmalıyız.
81. Ormanların korunması, sınır ve mülkiyet durumundaki belirsizliklerin giderilmesi amacıyla, halen kadastrosu yapılmamış ormanların kadastro işlemlerini ivedilikle tamamlamalıyız.
82. Orman Genel Müdürlüğü’nün döner sermaye faaliyetleri sonucu elde edilen kârını, öncelikle yeni ağaçlandırma faaliyetlerinde kullandırılmalıyız.
83. Ormanlardan elde edilen odun dışı ürünlerin yararlanma hakkını, ağaçların bakımlarını yapmaları kaydıyla orman köylülerine vermeliyiz.
84. Orman köylüsü ve çiftçileri için, ORKÖY kredilerinin daha fazla üreticiye ulaşmasını sağlayıp, hibe oranını ve kredi ödeme koşullarını iyileştirmeliyiz.
85. Orman köylüsüne ve kooperatiflerine ormancılık faaliyetlerine öncelik vermeliyiz.
86. Orman fidanlıklarının üretim kapasitesini artırmalıyız.
87. Kamusal ve özel arazilerde, özellikle kâğıt üretiminde kullanmak ve kâğıt ithalatımızı azaltmak üzere geniş çaplı endüstriyel ağaçlandırma yapmalıyız.
88. Orman-köy ilişkilerinin geliştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılması amacıyla, orman vasfını yitirdiği gerekçesiyle orman sınırları dışına çıkarılan sahaların (2- B sahaları), özendirmeyen düzenlemelerle kıymetlendirmeliyiz.
89. Milli Parklar gibi özel koruma kapsamındaki ormanlarda, hak ve menfaat kaybı olan köylülerin, Orman Genel Müdürlüğü Döner Sermaye Bütçesinden yapılacak ödemelerle mağduriyetlerini gidermeliyiz.
90. Ağaç, orman, doğa sevgisi, okul öncesi eğitiminden itibaren verilmelidir. Milli Eğitim müfredatında, uygulamalı olmak şartıyla, etkili değişiklikler yapılıp, toplumun bu konudaki bilinç düzeyini artırmak için görsel, yazılı medya ile sosyal medya etkin biçimde bu amaçla kullandırmalıyız.
TARLADAN SOFRAYA GIDA KAYIP VE İSRAFINI ÖNLEME
Türkiye’de gıda arz zinciri bir bütün olarak ele alındığında, en yüksek kayıp oranı, zincirin ilk halkası olan tarımsal üretimde görülmektedir. Bunu önlemek için:
91. Soğuk Zincir Yönetimi ve Yatırımları: Dayanıksız tarım ürünü ve gıdalarda, ilçe bazlı kooperatifler aracılığı ile ön talep ve kesintisiz soğuk zincir nakliye sistemiyle tüketiciyle buluşturup, kayıp ve israfı önlemeliyiz.
92. Depolama: Uygun depolama tesisleri oluşturmalı, desteklemeliyiz.
93. Gıda İşlemesinin Geliştirilmesi: Tarıma dayalı sanayinin gelişmediği bölgelerde gıda işlemeyi sağlayacak alt yapı yatırımlarını incelemeliyiz.
94. Uygun Kapasite Geliştirme, Eğitim ve Yayım Hizmetlerinin Sağlanması: Gıda zincirinde kapasite geliştirme, değer katma, paketleme, risk analizi, kritik kontrol noktası (HACCP) sistemleri, kalite, güvenlik, iyi uygulamalar, tasnif, derecelendirme, ulaştırma, takip etme ve depolama programları tasarlayıp uygulamalıyız.
95. Ulaşım ve Lojistik: Ulaşım, lojistik konularında alt yapıyı geliştirmeli ve hızlı taşıma filoları için devlet desteği sağlamalıyız.
96. Gıda bankacılığı, bağışlanan veya üretim fazlası gıda maddelerini ihtiyacı olanlara ulaştırır. Söz konusu gıda bankasına Türkiye’de gıda dağıtımı ve üretiminde önde gelen firmalar kurumsal sorumluluk kapsamında destek vermekte ve vergi avantajından faydalanmaktadırlar. Kazan-kazan ilkesi çerçevesinde gerçekleşen bu somut oluşumun yaygınlaşması hususunda teşvikler verilmeliyiz.
97. AB’de olduğu gibi, hayır için bağışlanan gıdadan KDV muaf tutulmalıdır.
98. Lisanslı Depoculuk sayesinde, hasat dönemlerinde tarım ürünlerindeki arz yığılması nedeniyle oluşan fiyat düşüşlerinin veya fırsatçılar eliyle fiyat yükselmesinin önlenmesini, piyasanın dengelenmesi için tarım ürünleri ticaretinin kayıt altına alınmasını sağlamalıyız. Özellikle finansman sıkıntısı çeken küçük çiftçiler ile ürün sahiplerine, lisanslı depolara verdikleri ürün karşılığında aldıkları “ürün senetleri” aracılığıyla, bankalardan kredi ve finansman sağlamalıyız. Lisanslı depoların kapasitelerini artırmalı, ürün yelpazesinin çeşitlendirilmesi için gereken alt yapı desteğini sağlamalıyız.
99. Atık ürünler ve kullanılmayan gıdaların değerlendirilmesini (atıkların ekonomiye geri kazandırılması) hedeflenmelidir. Fabrikaya giren hammaddenin bazı kısımları gıda işleme sonrası yan ürün olarak açığa çıkmakta, tekrar satılmaktadır. Bunların gıda sektöründe kullanılması için fabrika içinde başka yatırımların yapılması gerekmektedir. Hayvancılık sektöründe, yeme-içme hizmetlerinde ve endüstride, geri dönen, ancak insan tüketimi veya gıda bankaları için uygun olmayan gıdalardan bazıları, hayvan beslenmesinde risk oluşturmadığı sürece yem olarak, bazıları da ayrıştırılıp gübre halinde kullanabiliriz.
100. Yanlış, hasarlı paketlenmiş veya büyük organizasyonlardan arta kalan gıdaların hayvan yemi ve gübre olarak tarımda ve diğer alanlarda kullanılmasını teşvik etmeliyiz.